top of page

Sarı Öküzüm Öldü Sendromu

Güncelleme tarihi: 15 Haz 2021

Merhaba Sevgili Arkadaşlarım,


Sizlerle, yine satırlar arasında buluşmanın neşesi içindeyim.

Bugün, insana ait bir sendromdan bahsetmek istiyorum. Adı, sarı öküzüm öldü.

Şimdi bu nasıl bir isim demeyin, gelin önce hikayesini anlatayım.


Bir zamanlar, köylünün birinin, tarlasını sürdüğü sarı öküzü hastalanıp ölmüş.

Köyün ileri gelen bilge dedesine gidip; bundan daha kötü bir şey gelemez başıma diye dert yanmış.

Dede, "Belki öyledir belki öyle değildir demiş." Köylü bu cümleye anlam verememiş söylenerek gitmiş.

-Güya bilge olacak, öküzüm ölmüş, tarlada nasıl çalışacağım? Nasıl geçimimi sağlayacağım.

verdiği cevaba bak, belki öyledir belki değildir. Hayret …



ree

Ertesi gün köylü, başıboş bir at bulmuş. Sonra onu, tarlasını sürmek için kullanmış.

Köylü tarlasını daha önce hiç olmadığı kadar çabuk sürünce çok mutlu olmuş.

Bilge dedenin yanına sevinçle gidip, evet sen haklıydın. "Öküzün ölmesi başıma gelen en kötü şey değilmiş." demiş.


Bilge dede yine "Belki öyledir belki değildir." demiş. Köylü bu tekrar eden cevaba anlam veremeden evine gitmiş.


-Ben bu dedeyi hiç anlamadım, tarlayı daha iyi sürdüm diyorum, verdiği cevaba bak, belki öyledir belki değildir.


Birkaç gün sonra çiftçinin oğlu attan düşüp bacağını kırmış. Köylü oğlunun bu halde olması nedeni ile çok üzülmüş ve dedeye gidip "Başıma gelen en kötü şey, oğlum tarlada bana yardım edemeyecek ve bu kış aç kalacağız demiş."

Dede yine sakinlikle " Belki öyledir belki değildir." demiş.


Ertesi gün, ülkede çıkan savaş için ordu, eli silah tutacak tüm genç erkekleri askere çağırmış. Köylünün oğlu bacağı nedeniyle askere gidememiş...


Köylü o anda, bilge dedenin " Belki öyledir belki değildir." sözü ile ne demek istediğini bu sefer anlamış.


Bu hikayeyi ilk duyduğumda bir isim vermek istedim. Çarpıcı olsun diye "Sarı öküzüm öldü sendromu" dedim.


Zaman zaman başımıza gelen olaylara verdiğimiz tepkinin, bu hikayedeki köylününkine benzediğini fark ediyorum.

Hatta çevremde, bu hikayeyi anlattıklarımla sohbet ederken "Sarı öküzüm öldü" sendromuna yakalandıkları anı onlarda kolayca buluyoruz.


Maymun zihin, düşünceden düşünceye atlarken, düşünce şemalarımızı fark ettiğimizde, onları durdurmak için böyle teşhis konulmuş isimler, ayık uyanık bir zihin halini almamıza yardımcı oluyor.


Bu sendromu pek çok insan farklı şekilde yaşar.

İnsan başına gelen olumsuzlukları, bundan daha kötüsü olamaz, bittik, mahvolduk felaket diye yorumladığında, aslında yaşama sevincini de kaybeder.


İyi gördüklerimizin arkasında kötü olaylar, kötü gördüklerimizin arkasında iyi olaylar saklı olabilir.

Bu bilgi geçmişten bu yana tüm kadim öğretilerde karşımıza çıkar.


"Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olur. Kimi zaman da sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olabilir. Netice itibarıyla neyin hayır ve neyin şer getireceğini sadece Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 2/216)


“Olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur.” (Nisa, 4/19)


Bu durumu, kişisel tecrübelerimiz de yaşam boyu sürekli destekler.


Destekler, desteklemesine ama, biz otomatik pilottayken sarı öküzüm öldü sendromuna yine yakalanırız.


İnsanın zaman algısı, şimdiki zamana sıkıştırılmıştır.

Biz geçmişi hatırlarız, geleceği hayal ederiz. Sadece bulunduğumuz andaki davranışlarımızın sonuçlarını hesap edebiliriz.


Ama bazı durumlar, gerek bizzat yaptığımız seçimler, gerekse sistem içinde oluşan seçimler bilinçaltımızda olan bilgi kayıtlarımıza göre olumsuzluk ve felalet olarak etiketlenir.

Aslında bu da normaldir. Mucizelere tanık olmayan bir beyin elbette bu felaket senaryolarını yazacaktır.

Biz mucizelere bir kere tanık olabilsek, bilinçaltımızdaki o kayıtlarda değişecek.

Sahip olduğumu bozuk duygu şemalarımız yüzünden onları biz fark etmeden yanımızdan geçer giderler.


Kâinattaki her şey, ya bizzat güzeldir, yada neticesi itibari ile güzeldir.


Ama bu güzellikler ancak farkındalık seviyesi yüksek bir bilinç ile anlaşılan türdendir.

Tıpkı hikayedeki bilge dedenin anladığı gibi.


Mesela, sağlıklı yaşamak bizzat güzeldir ama hastalık da neticesi itibari ile güzel olma potansiyelini taşır.

Potansiyelini taşır, dediğime dikkat edin lütfen!

Bilge dede de "belki öyledir belki öyle değildir." diyor...

Bu potansiyeli ortaya çıkarmak bizim seçimlerimize bağlıdır.

Ders çıkarırsan, ne yapman gerektiğini anlarsan, iyileştiğindeki bilinç seviyeni o hastalığa borçluysan güzeldir.


Köylüye, öküzü ölünce oğlunun hayatı kurtulacak deselerdi , herhalde inanmazdı.

Hikayenin tamamını bilince konu bizim için anlamlı olur. Önemli olan aralardaki tutumumuz.


Hz . Yunus kavmini terk edecek, bir balık onu yutacak desek, bu bir felaket olarak gelir bize.

Ama olay, neticesi itibari ile dua ederken nasıl bir haleti ruhiyede olmamız gerektiği konusunda müthiş bir bilgi ve deneyim aktarıyor.

Bu sayede tüm ihtimaller ortadan kalksa bile, kalpten yapılan duanın nasıl olması gerektiği bilgisi bu güne kadar ulaşıyor.


Eğer sarı öküzüm öldü sendromuna yakalandığınızı fark ederseniz hemen, direksiyona siz geçin. Otomatik pilot düğmesini pasif edin.


İlk iş nefes, sakinlik, sonra meta düzeyden bakış ve şükreden bir düşünce...


Şükür, eğer bizim kötü olarak algıladığımız olayda yapılırsa çok kıymetlidir.

Düşünelim, sağlığımız varken şükretmek kolaydır, ama hasta iken şükretmek başka bir haleti ruhiye gerektirir.


Şükür nimeti artırır, diye biliyoruz çoğumuz.


Eğer bilinçaltımızın, bittik, mahvolduk felaket diye etiketlendirdiği anda, kalben şükretmeyi başarırsak işte o andan itibaren mucizeler devreye girer.


Peki neye şükredeceğiz?

Başta demiştim, biz ancak şimdiki zamanı algılayabiliyoruz. Duru görüsünü geliştirmiş kişiler de belli bir yere kadar hissedebilir.


Yani, felaket anının sonunda, mutlaka bir hayır gizli ise, "bize bu bilgi garanti edilmiştir" , o zaman biz aynı anda gerçekleşme ihtimali olan quantum seçeneğinin (bizim gelecek olarak algıladığımız seçenek) yaratılmış olduğuna şükredebiliriz.

Bu seçeneği bize nasip etmesi için dua de edebiliriz.


Şükretmek başlı başına bir yaşam tarzıdır.

Bazen şükredilecek konular aşikardır, bazıları ise gizlidir.

Örneğin güneş her gün doğudan doğar batıdan batar. Hiç kimse aksam yatmadan önce inşallah yarın güneş doğsun dua dua etmez. Biz hiçbir zaman, inşallah doğru yerden batsın demeyiz. Sistem sürekli işler.


Ama bazı durumlar vardır ki, sistemi sekteye uğratır.

İşte gerek bireysel gerek toplumsal olan bu sekteler aslında dua ve şükrün ezan sesidir.

Var olan nimete ve daha iyi quantum seçeneklerine geçiş ihtimalinin habercisidir aynı zamanda.

Buna yaşadığımız bu pandemi dönemini örnek verebiliriz. Kim bilir hangi güzelliklere gebe bu günler " Belki öyledir belki değildir."

Taki biz, gerçek şükrü tüm hücrelerimizle deneyimleyene kadar.


Şükür, tek başına dil ile "çok şükür" demek değildir. Şükür, sahip olduklarını en iyi şekilde değerlendirmektir aynı zamanda...

İşte bu değerlendirme anı ise, yüksek bir farkındalık ayık ve uyanık olmak hali getirir beraberinde.

Ayık ve uyanık olma hali de cesaret ve neşeyi tetikler.


Bu yüzden, sarı öküzüm öldü sendromuna yakalanmadan, sakinliği size tavsiye ediyorum.

Sakin değilsen hiçbir hayrı kendine çekemezsin...

Bu yöntem insanı asla şaşırtmaz...

Eğer bu düşünce yapısını hayata geçirebilirsek, bize ise sadece, yaradılıştaki mükemmel düzeni ve planlamayı görüp hayran olmak kalır...

Biz hayran oldukça nimetimiz artar ve müthiş bir döngü, "şükür, dua ve nimet döngüsü" içinde yaşarız.


Yine benimle buralara kadar geldiğiniz için zatıalinize müteşekkirim.


Gittiğiniz her yere koşulsuz sevgiyi götürün efendim.


Hicran ARIKAN

 
 
 

Yorumlar


bottom of page