top of page

REZONANS KANUNU 6. BÖLÜM (ASLINDA ZAMAN YOK)

Merhaba sevgili dostlarım. Sizlerle bu satırlarda buluşmak şahane bir his. Umarım hepiniz iyisinizdir.

Biliyorsunuz rezonans kanununu konuşuyorduk. Tüm detaylarını anlayana kadar devam edeceğiz demiştik. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.

Yazı dizisinin önceki bölümlerinde düşünce gücümüz ile duygularımızı oluşturduğumuzu, bununla da DNA mızı değiştirebileceğimizi, derinlemesine örneklerle pekiştirmiştik. (Daha derin öğrenmek isteyen arkadaşlarımın önceki bölümleri tekrar okumasını tavsiye ediyorum. İnsan beyni tekrarı sever ve öğrenme şekli böyledir. Tekrar eden her şey için nöron bağlantılarını kuvvetlendirir ve onu beyindeki aktif alan bilgisine taşır.)

Bunun dışında, Kuantum alandan bahsetmiştik… Kuantum alan sayesinde zaman ve mekan kavramlarının algımızdaki etkisinin aslında devrede olmadığını ve dünyadaki her şey ile dolanık olduğumuzu söylemiştik…

Dolanık olma konusunu kısaca tarif etmek gerekirse, hepimiz aynı bütünün parçasıyız ve yaradılışın ilk başında, hepimizin tüm atom altı parçaları bir aradaydı. (Bugün madde olarak gördüğümüz her şeyden bahsediyorum. Canlı cansız ayrımı yapmadan.)

Dolayısı ile şu anda her şey ile aramızda bir enerji bağı var ve buna zamanın ve mekânın hiçbir negatif etkisi yoktur.

Bu bilgiden sonra, düşünceniz ile uyumlu olan kişi, olay, durum ve eşyayı kendimize çekebildiğimizi fark etmenizi rica ediyorum.

İç aleminizdeki her şeyin dış aleminizde karşınıza çıktığını da söyleyebiliriz.

Burada herkesin hemen kabul etmesi kolay olmayan bir bakış açısı mevcut. Kötü veya yanlış olarak gördüğümüz ve bir şekilde bizimle temasta olan olay veya kişiler aslında bizim iç alemimizdeki sembollerin vücut bulmuş hali de diyebiliriz.

Uzun süreli olarak düşündüğünüz, hissettiğiniz ve söylediğiniz her şeyin rezonans alanınızda yoğunlaştığını anladıktan sonra, düşüncelerimizi kontrol etmeniz gerektiğini anlama safhasına geçebiliriz.


Ama bundan önce başka ve çarpıcı bir bilgi vermek isterim. Çevremizdeki her şey ile iletişim halinde olan şeyin ne olduğunu soruyor olabilirsiniz. Düşüncelerimle uyumlanacak olan bilgi, rezonans alanımda nasıl harekete geçiyor ve gerçeği ile nasıl uyumlanıyor? Diye de soruyor olabilirsiniz?


Yıllarca bize DNA mızın genetik kodlarımızı taşıdığını ve protein sentezlediğini söylediler. Evet bunlar doğru olmakla birlikte daha büyük bir işinin, çevremizle veri alışverişi yapan merkezimiz olmak olduğu artık ispatlandı.

Bilim insanları zamandan ve mekandan bağımsız bu iletişim şekline “hiper iletişim” adını vermişler. Zerre kadar bir gecikme olmadan bilginin aynı anda transfer edildiği bir iletişim şeklinden bahsediyoruz.

Bu konuyu okurken DNA’mız aracığı ile sürekli yayın yapan bir radyo istasyonu gibi olduğumuzu ve bununla birlikte sürekli yayın aldığımızı da bilmeliyiz.

Peki nasıl olurda sayılamayacak kadar çok DNA arasından bize uygun olan yayını alıyoruz.


Hepimiz biliyoruz; herkesin DNA’sı tıpkı parmak izi gibi eşsiz ve kişiye özeldir. Başkaları ile karıştırılması mümkün olmayan genetik bir parmak izi diyebiliriz.

Bu kod, yaydığımız titreşimin de bize özel olmasını sağlar.


Yani şifreli bir yayın alanı içinde bütün yayınlar kendi şifrelerini çözen yayınlarla iletişim halinde diyebiliriz.



Şimdi, biraz zaman hakkında konuşalım. Zaman kavramını algıladığımız halinin bir illüzyon olduğunu fark ediyor musunuz?


Bize öğretilen geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman şeklinde bir sıralama.


Ama beynimizin sadece bunu anlamak için böldüğü bir durum olduğunu düşünmeye başlayabilirsiniz.


Aslında bütün zaman bölümlerinin aynı anda var olduğunu, bilincimizin ise sadece şimdiki zamanı algılamaya muktedir olduğundan kaynaklanıyor da diyebiliriz.


Bütün zamanların aynı anda var olması durumu ise gelecekte var olan her olasılığın aslında zaten var olduğunu gösteriyor.


Her şeyin anda zaten var olduğunu ve sadece düşüncelerimiz ile geçiş yaptığımız yeni olasılığımızı, geleceğimiz sandığımızdan bahsediyorum.


Bunu böyle sanmamız ebetteki bizim kısıtlı algımızdan kaynaklanıyor. Bu algı farkını bilip, hala böyle algılamaya devam etmek durumundayız.

Ama bunu biliyor olmak bizi, olumsuz düşüncelerimizden özgürleştiren ve rahatlatan bir deneyime dönüştürüyor.

Peki, zaman değimiz kavram bizim algıladığımızın dışında ve her şey aynı anda mevcut fikrini içselleştirebildiysek, sizinle beyin fırtınası yaptıracak bir açılım yapmanın tam zamanı…


Dikkatle okumanızı rica ediyorum…

Eğer tüm zamanlar aynı anda ise ve ben bir titreşim yayıyorsam. Gelecek zamandan kendi titreşimime uygun, kişi, olay ve durumları kendime çekiyorsam….


Soru 1: Ben gelecekteki kişi, olay ve durumlardan da bir titreşim bilgisi alabilir miyim?


Yani her şey kendi ile uyumlu olan kişi, olay ve durumları çekiyorsa, gelecekteki kişi, olay ve durumlarda beni çeker mi ?



Soru 2 : Geçmiş zamanda o halde bana titreşim gönderiyor ve bende geçmiş zamana titreşim gönderiyor olabilir miyim?


Evet biraz beyin yakan sorular oldu … ama inanın insan böyle öğreniyor.


Bu arada bu beyin yakma fenomenine değinmek isterim.


İnsan yeni bir şey öğrendiğinde yeterince hayret ederek öğrendiyse eski bilginin nöron bağlantısı ani bir şekilde yakılır ve yeni bir nöron bağlantısı oluşur. Bu şahane bir deneyimdir, çünkü kişi anında değişimi deneyimlemiş olur. Başkalarının 21-28 günlük tekrarla elde ettiği kazanım, anında elde edilmiş olur.


Bu yüzden beyin yakmak iyi bir şeydir. Elebetteki tek şartı, hayret etmektir.


Evet biz beyin yakan sorularımıza geri dönelim.


Cevap 1 : Eko dalgası olarak adlandırılan ve gelecekten şimdiki zamana yayılan dalgalar vardır. Şimdiki zamandan geleceğe yayılan dalgalar ise teklif dalgası olarak isimlendirilmiştir.


Şimdi bu teklif ve eko dalgalarını biraz daha iyi anlayalım.

Şimdiki zamandan yayılan teklif dalgası, gelecekten gelen eko dalgasına rastlar ise muhteşem bir şey olur. Birbirlerini sönümleyip, rezone olduklarında, olayın artık olasılık değil gerçek olması, yani dalga formundan tanecik formuna dönüşmesini sağlamış oluruz.( enerjinin maddeye dönüşmesinden bahsediyoruz. )

Biz buna geçmiş ve geleceğin haberleşmesi diyebiliriz. Gelecek bize mevcut durumumuz ile ilgili olasılıklarını, sürekli eko dalgalarını gönderir, biz ise şimdiki zamanda hangi olasılığın dalgalarını yayıyorsak, özetle o ihtimal bizim bugünkü gerçeğimiz olur.


Bahsettiğim bu teklif dalgalarını şimdiki zamanda nasıl yaydığımıza odaklamamamız gerek.


Sizin de tahmin edeceğiniz gibi teklif dalgaları bizim isteklerimizdir, dualarımızdır, dileklerimizdir.


O halde,

"Yok mu benden af dileyen, affedeyim." "Yok mu benden rızık isteyen, rızıklandırayım." "Yok mu sıkıntıya düşen, afiyet vereyim." "Yok mu şunu şunu isteyen, vereyim.”


Sözlerini bu gözlükle değerlendirmenizi çok isterim.


Yani sistem, olumlu isteklerimizin farkında olan bir bilinçle onları netleştirmemizi bekliyor , biz ne kadar net isek geleceğimizde o kadar netleşecektir diyebiliriz.


Burada bahsettiğim şey bilincinizle isteğinizi belirlemek, isteğinizle bilinçaltınızda inanç geliştirmek ve olacağına güvenip olmuş gibi minnet ve şükür duygusu halinde olmaktır.


Eğer her şey aynı anda mevcutsa, ben de kendime çekmeyi istediğim gelecek olasılığımın, şu anda zaten var olduğu için şükredebilirim.


Bu şükür hali, isteğiniz her ne ise, onun ile aynı titreşim değerinde olmaktır. Onunla aynı hatta olmak, aynı notadan çalmak gibi. Ya da onu karşılayacağınız yolda, ona doğru yürümek gibi de düşünebiliriz.


Hal böyle olunca hissiyatınız şahane olacaktır. Tıpkı çok sevdiğiniz birini beklerken ki heyecanı hissederseniz.


Eğer aynı yolda yürümüyor veya aynı titreşime sahip değilseniz bunu anlarsınız, hissiyatınız endişe, korku, boş vermişlik ve bitkinlik gibi durumlardır.


Bilirsiniz, şükür nimeti artıran bir duygulanımdır. O halde ben şükür haleti ruhiyesini, isteklerim için oluşturtabilirsem bunu gerçekliğim haline dönüştürebilirim.



Biliyorsunuz daha önceki bölümlerde kalpten yayılan enerjinin ne kadar güçlü olduğundan bahsetmiştim.

Yani düşündüklerinize inanabilirseniz, inanabileceğiniz hayaller kurabilirseniz çekim gücünüz de artacaktır. Çünkü inancın merkezi kalptir.


O halde sizi bir farkındalığa itmek isterim.


Şu anda neye inanıyorsunuz?


Sizi kimsenin sevmeyeceğine mi?

Yada, sizi kimsenin anlamadığına mı?

Kendinizin şansızı olduğuna mı inanıyorsunuz?

Yada her durumda haksız çıkacağınıza mı?

Yada paranın sizi bulmayacağına mı?

Nerde gıcık tip varsa sizi bulacağına mı?

Yada insanların nankör olduğuna mı?

Sizce kimseye güven olmaz mı? Erkeklere veya kadınlara…

Başarılı olmak için ağır bedeller ödemek gerektiğine mi inandınız?


Bu ve buna benzer düşünceleriniz varsa, şimdi dönüp hayatınıza bakmanızı rica ediyorum.

İşte şu anda yaşadığınız hayat, tam da inandıklarınız değil mi?


Buraya kadar yazdıklarım seni çekim yasası hakkında ikna ettiyse ;

Artık rezonans kanununun kurallarına uygun yaşamaya karar verdiysen,

yani artık akıntıya karşı kürek çekmek seni yorduysa,

bundan sonra sana vereceğim tavsiyelere çok dikkat edebileceğini biliyorum.


Öncelikli olarak sahip olduklarının hepsini masanın üzerine koyduğunu hayal et.

Adın, annen baban ,nerede doğduğun , evin araban , mesleğin , yaşın , cinsiyetin , varsa çocukların ,bankadaki hesabın …. Evet evet hepsinden sıyrıldığını sadece şuurunun kaldığını hayal et…


Bu haline uzaktan bakmanı istiyorum. Var olan bilgelik seviyeni 1 den 10 a kadar bir puan versen kaç verirdin?


Evet, vereceğin cevap kişinin kendinden razı olma halidir. Sen kendinden ne kadar razıysan işte o derecede bu hayat sana istediklerini verecektir.


Kendi içinde çatışmaların olduğu bir ruh hali, tusunami olan bir okyanusa benzer, böyle bir denizde isteklerinizi yüklediğiniz gemilerin hedeflerine ulaşması kolay değildir.


O halde burada ilk yapılması gereken sakin ve dingin bir ruh haline geçebilmektir.


Başkalarının yani dış etkilerin, sizin ruh halinizi bozabilecek yetkiyi, onlara verip vermediğinizi kontrol edin.


Başlangıçta karşınızdaki kişi, olay ve durumlar negatif olabilir, ama bunun sizinle bir ilgisi yoktur. Yani anlatmaya çalıştığım, sizin suyunuzu dış faktörlerin bulandırmasına izin verip vermediğiniz.


İkinci olarak, tüm sahip olduklarını yeniden giyinip, bundan sonra ne olmak istediğine odaklanmanı istiyorum. Bunu düşünürken tüm olasılıkların açık olduğunu bilmelisin.


Nasıl birisi olmak istediğini belirledikten sonra, şu andaki sen ile karşılaştırabilirsin.


Eğer bu iki sen arasındaki makasın arası çok açık ise, hemen dikkatini olmak isteğin noktada duran sana yoğunlaştırmalısın.


Sürekli aynı deneyimleri çekiyor olman şu anki sen ile özdeşleşmiş olmandan kaynaklanıyor.


Eğer olmak isteğin kişi ile tanışır, onu modelleyebilir ve onun gibi davranmaya başlarsan hayatında bir şeylerin hızlıca değişini göreceksin.


Artık diğer olasılıktaki senin frekansında titreşmeye başlayacağın için onun olasılıklarını kendine çekmeye başlayacaksın.


Mesela o kişi senden daha mı özgüvenli, yada daha mı cesaretli daha mı mutlu yada daha mı zengin yada daha mı güzel her ne ise…. Tıpkı onun gibi davranmanı istiyorum.


Şimdi, bana şunu soracağınızı tahmin ediyorum.

Herşey çok güzel ben artık olumlu düşünüyorum hayal kuruyorum şahane inançlar geliştirdim iyi gidiyorum.


Birden pat , çevremde olumsuz insanlarla kavgacı insanlarla muhatap olmak durumda kalıyorum. Ve birden kendimi onlarla tartışırken buluyorum.


Yani ben bir şeyleri tam yoluna koyarken dışardakiler ( diğerleri ) beni engelliyorlar. Her şey onların yüzünden….


Şimdi kabul etmesi kolay olmayan bir bakış açısından daha bahsedeceğim.


Eğer negatif bir insanın bizim haleti ruhiyemizi bozmasına izin veriyorsak, bu negatif durum her ne ise ( kavgacı, kibirli, kıskanç … vb) bizim içimizde bir yerlerde ufak da olsa bir parçası mevcuttur demektir.


İnsanın içinde her türlü duygunun tohumları vardır özetle bir insan hem iyi hem de kötü olabilme potansiyeline sahiptir.


Ama örneğin, barışçıl yanımızı besleyip büyüttüysek bizim kavgacı tarafımızın enerjisi düşük olduğu için kavgacı tarafımız devreye girmeyecektir.


Özetle insan hem celali hem de cemali özelliklere sahiptir. Burada hangisini beslediğinin cevabı, oluşturduğun rezonans alanın ile doğru orantılıdır.


Evet bu bölümde buraya kadar olsun. Konuyu iyice pekiştirme açısından güzel bir bölüm oldu.

Bir sonraki bölümde buluşmak üzere… Artık bundan sonraki bölümlerde rezonas alanımızı nasıl yöneteceğimize daha detaylı gireceğiz.

Yukarıdaki beyin yakan soruların 2.sine cevap vermediğimi fark edenler olabilir. Onu çok detaylı bir şekilde bir sonraki bölümde konuşacağız.


Sevgi ve muhabbetle kalın...

Şahane duyguların sizinle olmasına izin verin.

Hicran ARIKAN

Temmuz 2021

bottom of page