top of page

REZONANS KANUNU 2. BÖLÜM

Evet yazı dizimizin 2. bölümüne hoş geldiniz arkadaşlar.


Rezonans kanununu enine boyuna irdeliyorum bu yazı dizimde…

Akıldaki tüm soru işaretlerini ortadan kaldıra kaldıra acele etmeden, her yazıda biraz daha fark ederek, biraz daha anlamlandırarak gideceğiz.


İnsan bu dünyayı 5 duyu ile algılar. Bunlar ile algıladığı her şeyi %100 doğru olarak kabul eder.

Yıllarca böyle bildik gördük. Sınırlı algımızı, eğer 5 duyumuzla algıladıklarımızın ötesine çekersek çok zengin bir bilgi bankası ile bağlantı kurabiliyoruz.


Burada bilimsel araştırmalar, sosyal deneyler, kadim öğretiler ve elbette sınırsız hayal gücümüzle bilgiyi kendimize çekerek yeni kapıları aralama şerefine nail oluyoruz.


Bu da insansı varlıklar olan bizlerin, insan olma yolunda en önemli serüveni olarak geliyor bana…

Etrafımızda olan biten her şeyi, 5 duyunun ötesine çıkarak, şahitlik etmek. Tevekkül etmek ve inanmak…


Bugün, biraz doğru bildiğimiz bir yanlıştan bahsedeyim.

Gemisini kurtaran kaptan olur dediler bize, bu devirde kimseye güvenme dediler…vb…


Hayatı beynimizdeki holografik algımızda, biz ve diğerleri olarak ayırarak tanımladık, kodladık.

Bunların özünde tekilleşme ve bir bütününün parçası olduğunu veya aynı geminin yolcusu olduğumuzu unutma var.


İnsanın şeytanla olan mücadelesi kıyamete kadar devam edecek.

Bu unutmalar, bu bencillikler, bu tekilleşmeler bakın bakalım kimin ekmeğine yağ sürüyor.


Hepimiz aslında aynı davanın neferleriyken, şeytandan daha üstün olan gerçek fıtratımızı ortaya çıkarmak için, bu dünyadan ayrılmadan üzerimize düşeni yapmaya odaklanma zamanı değil mi?


Bütünün bir parçası olduğumuzu unutunca, dışlanmış hissettik kendimizi, sonra yalnızlık hissi ile nefessiz kaldık. Sonra olaylar kaşsısında savunmasız hissettik kendimizi ya saldırdık ya dona kaldık ya da sindik.


İnsana bahşedilmiş beynin, sadece en ilkel tarafı ile kararlar alarak yaşadık …

Şimdi size benim başka bir teklifim var. Beynini ön kısmında harika bir hazine taşıyorsun.

(Frontal korteks)


Frontal korteksin yapamayacağı hesaplama yok. Neden birileri senden daha güzel hayatını yönetiyor diye düşünüyorsan sanırım buldun… Amigdalanın yönetiminden çıkmak zorundasın…


Beyninin ön tarafı ile kararlar aldığını nasıl anlarım dersen; sakinlik ve güven varsa, işlemler orada yapılıyor demektir. Eğer orada faaliyet başladı ise kalp ile bağlantı kurulmuş demektir.


Modern bilim artık insanların birbirinden ayrı olmadığını kabul ediyor. Bunun için ciddi araştırmalar yapıyorlar ve toplumla paylaşıyorlar.


Bu harika deneylerden bir tanesi 1995 yılında yapılmış.

Bir borunun içindeki tüm havayı vakumladıktan sonra fotonları (ışık enerjisinin en küçük parçasını) borunun içine gönderiyorlar ve doğal olarak fotonlar düzensiz bir şekilde borunun içinde dağılıyor.

Bir süre sonra borunun içine, insan DNA’sı gönderiyorlar. İşte bu aşamadan sonra fotonların DNA’ya göre daha özel ve düzenli bir sıralamaya geçtiğini gözlemlemiyorlar ve defalarca yapılan deneylerde, her seferinde insan DNA’sının fotonların davranışlarını etkilediğini görüyorlar.


Bu deneye göre insanın fiziksel dünyayı etkilediği ispatlanmış oluyor. İşte bu Quantum fiziği…


Newton fiziğinde böyle bir çıkarım yoktu. Newton fiziğinde görünmeyen bir enerji olamazdı.

Ama Quantum fiziği çok heyecan veriyordu.


Bilim insanları deneye devam ettiler, borunun içinden insan DNA‘sını çıkardılar. Onlara göre fotonların sırlaması eski haline gelecekti. Ama öyle de olmadı. Sıralı dizlim DNA ortamdayken ki gibi olmaya devam etti…


Defalarca aynı deneyi yaptılar ama sonuç hep aynıydı. Fotonlarla DNA arasında görünmeyen ve mekândan bağımsız bağlantı devam ediyordu. Tıpkı WI-FI gibi…

Yani boşluk olduğunu sandığımız alan sayesinde, fotonlarla DNA arasındaki bağlantı devam ediyordu.


İşte Quantum fiziğinde “Quantum alan” olarak tabir edilen, enerjinin bilimsel deneyi bu şekilde defalarca ispatlanmıştır.




Yani bunun sonucunda birbirimizle iletişimde olmadığımızı ve birbirimizi etkilemediğimizi sanmak herhâlde hala amigdala ile yönetildiğimizi gösterir.


Şimdi buradan sonra asıl anlatmak istediğime gelebilirim.


Dış dünyadan ayrı olduğumuzu sanmak büyük bir yanılgı olur... Bizim DNA’mızda her ne kodlu ise çevremizi de ona dönüştüren kocaman bir Quantum alanın içinde yaşadığımızı kabul etmek zorundayız.


Bu alan tüm kâinatı kapsadığı için, bulunduğunuz küçücük alandan tüm zamanları ve alanları etkilemede katkınız olduğunu fark ederek devam edelim…


Çok müthiş bir şeyden bahsediyorum. İnsan DNA sının ne kadar etkili olduğu ve aslında şeytanı kıskandıran ve sadece insana bahşedilmiş bu özelliğimiz için ne kadar şükretsek azdır sevgili dostlarım.


Şeytanın savaşı ise tam da, insanın içindeki bu özelliği fark etmesini engelleyerek, insanlığı bölmek ve ayırmaktır.


Aslında şeytan tarihteki görevini yerine getiriyor, ne kadar çok insan uykuda kalırsa, o işini yapmış olacak…

Ama bütün bunlar olup biterken bizlerin gözleri kapalı; dünyayı, yaşamı, sistemi anlamak yerine, günü kurtarmak, bütünden ayrı olduğunu sanmak ne büyük gaflet uykusudur öyle değil mi?


Quantum alan sayesinde her birimiz “ katılımcıyız” ve katılımcı etkimiz dünyanın bugünkü sonucunda etkilidir.


Quantum alan rezonans kanunun çalışmasına hizmet eden bir alandır.

Bu aşamanda DNA‘mızda hangi inançlarınız varsa onu kendimize çekeriz.


"Yani ya fotonları ya hizaya sokarız ya da dağıtırız. "


Örneğin, eğer bolluk ve bereketin kolaylıkla elde edileceğine inanıyorsan, artık buna uygun bir yaşamın olur.

Ama hayat zordur ve sadece bazıları şanslıdır, ama bende şans yok diye DNA'nı kodlarsan quantum alan sana bunu da sunar.


Yani Quantum alan senin inançlarına karışmaz, sadece sen ol dersin olur. İşte insan DNA’sındaki bu müthiş ve eşsiz özellik insanı yaratılmışların en üstünü yapıyor.

Çünkü insan Halifedir ve Allah'ın esmalarını açığa çıkardıkça gerçek bir insana dönüşür.


Elbette şeytan, bu üstün özelliğimizi fark etmememizi engellemeye çalışıyor ve sistemi, sonuçları bizim dezavantajımıza olacak şekilde vesvese vererek kullanmaya devam ediyor.


Bu bölümde içimizdeki bu müthiş gücü ve yaşadığımız quantum alanı fark ettikten sonra, onu nasıl ehlileştireceğimizi bir sonraki bölümde konuşmaya devam edelim.


Benimle bu yazı dizisinde, yolculuğa çıktığınız için zatıalinize müteşekkirim efendim.


Görüşmek üzere…

Hicran ARIKAN Nisan 2021

bottom of page