Neden Kişisel Dönüşüm Kampına Katılmalıyım?
- hicrAN arıkAN

- 11 Mar 2021
- 5 dakikada okunur
Dün, çok sevdiğim bir dostumla konuştum. Uzun bir telefon görüşmesiydi.
Çok önceden sözleşmiştik, kişisel dönüşüm kampını açtığımda, mutlaka gelecekti.
Sözü vermek kolaydı. Ama, vakit gelince, içinde bazı kaygıların oluştuğunu fark ettim satır aralarında...
Böyle bir çalışmaya ilk kez katılacaktı ve hiç tanımadığı insanların olduğu yerde duygularını konuşmak düşüncesi belli ki ürkütmüştü...
Güzel bir telefon görüşmesi başladı.
İlk başlarda kaygılı bir ses tonuyla bu kamp nasıl olacak diye sordu?
Hemen kendime döndüm, demek ki daha fazla empati yapmalıyım.
İçinde duygusal kaygı şeması çalışan birisi için daha açıklayıcı olmam lazımdı.
Böyle çalışmalara zaten baş edemedikleri duyguları yüzünden katılacak olan kişilerin, cesaretini artırmam gerekiyordu.
Cesaret artar mı? yoksa cesaret verilir mi ?
Cesaret hepimizin içinde vardır aslında, insanın dışarıdan hiçbir şeye ihtiyacı yoktur normalde...
Cesaret içinizdeki çocukta vardır...
Düşünsenize, çocukken çok cesaretliydik.
Her oyunu oynar, here yere gitmek isterdik.
Her şeyi merak ederdik. Sorardık...
Ne böcekten korkardık ne köpekten ne karşı karşıya geçmekten ne de söz alıp konuşmaktan...
Kim ne derse desin özümüzle tam bağlantıda olduğumuz için her şey, bize mümkün gelirdi...
Biz ne zaman böyle olduk?
Yaşımız ilerledikçe korktuk. Korktukça benzer olaylara hızlı tepki vermek için beynimizde bir örüntü oluşturduk.
Ben kimseye cesaret veremem arkadaşlar, yada cesaretini artıramam. Zaten Cesaret vardır.
Ben ne yaparım biliyor musunuz ? Yıllarca üst üste dizilmiş korku tuğlalarını senin yetişkin halin indirirken yanında olurum. Birlikte bakarız, sen, bunu, neden buraya koydun?
Yad ederiz o günleri....
Evet o tuğlayı oraya koymakta ne kadar da haklıydın...
Ama şimdi gerek yok. Bizim çocuğu, duvarın diğer tarafında çıkartırken,
ben sadece gözlemlerim.
Bu büyük buluşma, beni hep coşturur... Artık her şey kişinin kontrolü altındadır...
İçimizdeki çocuğun nefes aldığı, neşe getirdiği an başlar... Ve benim misafirliğim biter...
Evet, bu kişisel dönüşüm kampında 8 kez buluşacağız. Haftada 2 gün ve 3 er saat. ( boş günler için ödevler vereceğim.)
İlk 4 dersimizde teorik bilgi vereceğim.
İnsan bilgiyi ancak akla yaklaştırdığında anlar.
Bütün verdiğim bilgileri analitik akla yaklaştıracağım. Öyle olacak ki bilinç altınız asla itiraz edemeyecek hale gelecek.
O "ama " diyecek biz cevabı yapıştıracağız. Konfor alanından çıkmamak için bize türlü türlü manipülasyonlar yapacak.
Ama, ben de iyi bir manüplasyoncuyumdur. Bunu uzun soluklu iş hayatımda, çok kez tecrübe ettim. Tüm eğitimler, verdiğim seminerlerde defalarca deneyimledim.
Ama şimdilerde bilinçaltındaki yanlış örüntüleri kırmak için kullanıyorum. Çivi Çiviyi söküyor.
İnsan bu dünyaya gelir, sonra aklederek öğrenir.
Ama akletmenin nasıl bir şey olduğunu öğreneceği bir kullanım kılavuzu yoktur.
Sadece aklı vardır insanın...
Yani, akletmeyi, "akıl edenler" başaranlardır.
Cesaret kıvılcımları ile iki taşı sürterek ateşi bulur insan. Ateş bulunmuştur artık.
Bu ateş hiç sönmez...
İnsan ömrü, sonsuz yaşamın yanında oldukça kısadır. Kim bilir, şuan benim yazımı olurken 20'li yaşlarında mısın? 30'larda mı, belki 40'lar belki de 50 ler... Yoksa 60'lar mı... her ne olursa olsun hiç bir şey için geç değil. Dün öldü, yarın yok, sadece bugün var...
Her şey bizim beynimizin algıladığı kadardır ve algını değiştirirsen duyguların değişir.
Kişisel gelişim tecrübelerimde,(Hem teorik hem pratik) gördüm ki bir insan, duygularını anlar ve onları yönetebilecek yazılımlar geliştirirse hayat olumlu yönde ivme kazanır.
Bazen öyle insalardan öyle konuşmalar duydum ki mutlu olmayı öte dünyaya bırakmışlar...
Yaşadığımız olumsuz duygu şemalarımız, bizi pek çok alanda çıkmaza sokabiliyor.
Siz, sadece tek bir alanda bir sorun yaşadığınızı zannederken, bir duygu dönüşümü ile hem iş hayatında hem özel hayatta, hem de maneviyatta değişimler, domino etkisi ile ışık hızında hayatınıza girer. Bir taşla onlarca kuş vurursunuz...
Değişim için gerekli alt yapı oluşturulduğunda, değişim bir anda olur.
Karanlık bir odada lambanın düğmesine basığınızda, karanlık yok olur,
çünkü orası aydınlıktır artık.
Aydınlığın içinde karanlığı arayamazsınız... Ama aydınlığa ulaşmak için elektrik tesisatı çekilmiş olmalı ve ampulün düğmesine basma iradesi gösterilmiş olmalıdır.
Bir duyguyu hissediyorsanız o vardır. Onu yok sayamazsınız?
Hoş, bu güne kadar hep yok saydığımız için sıkışmışlıklar yaşarız. Bastırdıkça bize olan basıncı artar.
Bazıları boş verir boş verdikçe basıncı daha az hisseder ama o vardır. Bazıları da bastıırır canı acıyana kadar dibe vurur.
Psikolojide bunun bir tanımı vardır.
Acıdan kaçanlar
Zevke yaklaşanlar
Ama çözüm hiçbiri değildir.
Olumsuz duygusal şemaları olan insanlar, hayattan aslında tam lezzet alamazlar.
Ne kadar zengin olsalar ne kadar imkanlara da sahip olsalar da asla anda olmazlar.
İçlerinde bir ikilik oluşmuştur çünkü.
Burnu tıkalı birisi gibidir böyle insanlar.
Ormana da götürseniz yeterli oksijeni alamazlar. Ama burnundaki eti aldırınca %100 nefes almayı ilk kez deneyimler.
Bu yüzden teorik bilgi, çok önemlidir.
Hiç %100 nefes almamış birisine, bundan daha fazla nefes alabilirsin dediğimizde belki bununla biraz ilgilenebilir.
İnsan burnunun, ciğerlerinin diyaframının nasıl çalıştığını anlatırsınız, o kişinin dikkatini çeker.
Sonra oksijenin neden gerekli olduğunu anlatırsınız. Oksijen olunca nelerin değişeceğini anlatırsınız. Artık o kişinin merakı uyanır.
Acaba tam bir nefes almak nasıl bir şeydir? Demeye başlar...
İşte merak ilmin anahtarıdır...
Merak eden insan artık bilinçaltının anahtarını nereye koyduğunu bulur.
21 gün kuralı.. Çoğunuz biliyorsunuzdur. en az 21 günlük tekrarlarla yeni bir alışkanlık geliştirir insan.
Bu yüzden bu kampın süresini bir ay olarak özellikle belirledim.
Ama bu 21 gün konusunda bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum.21 gün boyunca sadece belirlediğiniz bir duygu şemanıza çalışacağız. Yani onu da dönüştürelim bunu da yapalım dersek hiçbir zaman 21 günlük enerjiyi tek bir konu üzere vermediğimiz için değişim malesef olamaz.
Bu yüzden bu kampta kişiye hayatında en çok vazgeçmek istediği duygu şemasını tespit etmeyi öğretip sadece onun üzerine dikkati vermesin sağlamış olacağız .
Merak etmeyin, duygusal şemalardan herhangi biri dönüştüğünde diğerlerinin de şiddeti azalır.
bu kampta bir duygu şeması nasıl dönüştürülür, bunun ehliyetini almış olacaksınız.
Biz bu kamp sonunda, bilinçaltınıza sağlıklı bir duygu dönüşümü numunesi bırakmış olacağız.
Bundan sonra yeterli enerjiyi verdiğinizde, yeni dönüşümlerde bilinç altınızın örnek alacağı deneyiminiz kaydedilmiş olacak. ( Bu ateş hiç sönmez.)
Artık bundan sonrası çok kolay olacak.
Kampın ikinci yarısında SILVA "zihin kontrol", NLP "Nörolinguistik Programlama" yöntemleri ile hızlı dönüşümler yapacağız.
"linguistik" kelimesi " dilbilimsel" demek,
"Nöro" ise insan beynindeki algılama sistemi.
Nörolinguistik demek aslında insan beynin algılama dil yöntemidir.
İnsan temsil sistemlerine göre algılar.
Yani her şey nasıl algıladığımız ile ilgili. Örneğin bir kişi kediden korkuyor, diğer bir kişi korkmuyor.
Eğer kedi, korkulacak bir hayvan olsaydı herkes korkardı. Demek ki, kediyi nasıl algıladığımız ile ilgili bir durumdan bahsediyoruz.
Nörolinguistik Programlamada beyinin bozuk inanç kalıplarına takılmadan beyin programına yeni bir deneyim kazandırmaktır.
Bunu tek başına sadece bilgi toplayarak ve akla geldikçe kendini düzelterek de yapabilir.
Ama süre uzundur ve yeterli motivasyon olmayabilir.
Ayrıca stres ve kaygı şemaları devreye girerse iş zorlaşır. Çünkü bu sefer de vücut kaygı ile baş etmeye çalışırken yeni bir alışkanlık geliştirmeye enerji veremez.
Çünkü dikkat nerede ise enerji oradadır biliyorsunuz. Dikkatimizi kaygı varsa başka bir şeye yöneltmek pek mümkün değildir.
Bunu şöyle düşünün bir ülkede savaş varken yeni bir yatırım yapmayı düşümeyiz bile. Yada evi su basmışsa yeni alacağımız koltuk takımının siparişin vermeyiz.
Sorun şu, bizim evi her gün su basıyor...
Arkadaşımın sorduğu soruya dönüyorum...
İlk başlarda kaygılı bir ses tonuyla bu kamp nasıl olacak diye sormuştu ya....
Bu sefer kampa katılmayı çok isteyen bir ses tonu ile her şey çok güzel olacak dedi.
Ben de dedim ki benim kampıma her isteyen katılamaz bazı şartlar var...
Merakla sordu...
Bu kampa katılmak istiyorsan eğer, kamp boyunca "ama" demeyi bırakacaksın...
Ama kelimesi bilinçaltınızdan gelir. Sürekli itiraz eder...
Ama yerine hayret edeceğiz... Acaba nasıl olur diyeceğiz? sürekli haaaaa diyeceğiz... ( Beni tanıyanlar bu " haaaa" demeye verdiğim önemi bilir. İnsan haaaa diyerek öğrendiklerini hızlıca bilinçaltına atar.) Öğrendiğimiz herşeye şaşıracağız arkadaşlar...
Hadi gelin güzel dostluklar kuralım, sıkı bir aile olalım, bahara yepyeni bir algı penceresinden bakarak başlayalım...
Biz bize iyi geliriz...





Yorumlar