HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR...
- hicrAN arıkAN

- 29 Oca 2021
- 4 dakikada okunur
Bu hafta pazartesi, sabaha karşı eşimin akrabalarından 48 yaşında ki amca kızının ölüm haberi ile uyandım.
Sabaha karşı çalan acı bir telefon sesiyle uyanmak...Sanki telefonun sesi, açmadan önce haberi verir gibiydi...
Vefat eden güzel insan, 2,5 senedir kanser tedavisi görüyordu.
--Ölümü bekleniyordu, kurtuldu.
Bunlar duyduğum ilk yorumlar.
Ölümü beklemek nedir? Hepimiz öleceksek sadece hasta olanların mı, ölümü beklemesi gerek?
Hangimizin ölümü beklenmiyor ki?
Yoksa ölüm mü bizi bekler, biz mi ölümü bekleriz?
Ölüm kurtuluş mudur? Kurtulduğumuz şey sadece bizim fizik bedenimiz midir?
Daha binlerce deli soru ile cenaze merasiminde seyrettim etrafı... Tanık oldum, sadece duydum,
Ölümün kokusunu, rengini ve sesini duyumsadım.
-Bir annenin evladını kaybeden gözlerine baktım...Hüzün, yüreğimi sızlattı...
-Ölümü, ilk kez bu kadar derinden hisseden 18 yaşındaki annesini kaybetmiş evladın dalgın gözlerine baktım...Hüzün gözlerimden taştı...
-Kimi kardeşini, kimi yengesini, kimi kuzenini, kimi arkadaşını kaybetmişti.
Aslında biz onu gözümüzün algıladığı "kesit zaman " gerçekliğimizin alanından çıktığı için kaybetmiştik, onun frekansını hissedemediğimiz bir aleme geçiş yaptığı için gözden kaybetmiştik.
Ölüm aslında en büyük nasihattir insana...
Eşyalara baktım sonra...
Kim bilir onları satın alırken ne kadar özenerek alınmıştı... Sahibinden daha da diri ve canlıydılar şimdilik. Sanki bu dünyaya kazık çakacak gibiydiler...
Eşyalara dedim,
-Son sizler için. İnsan için ölüm bir son değildir. İnsan için yeni ve daha güzel bir aleme geçiştir.
Hareketsiz ve üstü örtülü amca kızı ise, siz burada kalın benim sizde hiiiç gözüm yok diyordu, eşyalara hayalimde...
Frekansın en düşük olduğu ortamlardır, cenaze evleri. Ortalama insan frekansı 60-70 herz iken ölümün frekansı sıfır "0" herz' dir.
Yani manyetik olarak da cenaze evlerinin frekans ortalaması düşüktür.
Ölen kişiyi tanımasanız bile, bir cenazeye katılırsanız, kendinizin de üzüldüğünü fark edersiniz.
Bu yüzdendir ki, cenazelerde hep bir telaş vardır. Bir an önce son görevi yapmak içgüdüsü gelişir herkeste...
Cenaze ve kabristan işlemleri, kimlere nasıl haber verilecek, öğle namazına mı yetişecek? vs.
Sanki, asıl sahibine teslim etme çabası başlar tüm kullarda...
Dünkü instagram paylaşımımda da yazmıştım.

Şimdi algıladığın zaman kavramının ne kadar göreceli olduğuna bak...
Çok kısa bir süre kaldığımız bu dünyadan ayrıldığında, dünyada ne kadar kaldın diye sorduklarında,
-Güneş batarken veya doğarken gördüğün kızıllık süresince diyeceksin...
Tekrar tekrar düşünmemiz gereken bir zaman illüzyonunun yanılsaması içinde her ne yapıyorsan gözden geçirmek zamanı... demiştim.
İşte bu yüzden, ölüm en büyük nasihattir insana...
Dünyadaki tüm savaşımızı 8,6 sn içinde veriyorsak eğer ( kimilerimiz için bu süre çok daha az olabilir. ) neyin önemli olduğuna daha iyi bakmak gerek.
Bizden 150 milyon km ötede ve 1 milyon 333 küsür dünya büyüklüğünde olup gözüme bir tencere tabanı büyüklüğünde görünen güneşe bakıyorum önce,
Ve sonra bu güneşlerden 400 milyar küsür olduğu söylenen sadece samanyolu galaksisinde kendi boyutumu algılamakta güçlük çekiyorum.
İşte bu durumda kendimi olduğum gibi kabul etmekten başka birşey bulamıyorum.
ÖLÜM...
Ölüm tadılacak birşey midir.
" Her nefis ölümü tadacaktır." denilmişse,
Nefis = Bilinç
Ölüm=Biyolojik bedensiz yaşamak se
Her bilinç , biyolojik bedensiz yaşamayı tadacaktır. diyebiliriz.
Yani ben bedenimi kullanamadığımı fark edip hissedip( tadıp), yaşamaya devam edeceğim. Ve tekrar diriltileceğim.
Dünyadan ayrılmadan önceki şuurumuz, idrakimiz, bilincimiz ne ise, kabir de de o bilinçle o idrakle ve o şuurla yaşamaya devam edeceğimiz söylenmiştir.
Ölümle sadece bedene hükmetme yetkimiz kalkmıştır.
Ölüm yeni bir boyuta geçiş kapısıdır. Bu yüzden bu kapıdan geçmek için beden elbisemizi çıkarmamız gerekir.
Bilinç dediğimiz şey bu dünyada biyolojik bedenimizin içinde yer alan beynimiz aracılığı ile inşaa ettiğimiz astral bedenimizdir. Yani ruhtur.
Buradan anlamamız gereken, bu dünyada ne kadar bilinç seviyemizi artırırsak, işte ölüm sonrasında o kadar yüksek özelliklere sahip bir astral bedenimiz olur.
Dünya ahiretin tarlasıdır, sözü şimdi ne kadar anlamı değil mi?
Keşkeklerin kabul edilmediği aleme geçmeden, istediğimiz kadar tövbe etme şansına sahip olduğumuz teklifi fark etme zamanı... Yaşama zar atamayız...
Beynimizde, ölüm anına kadar olan tüm, kapasite, bilgi, idrak ve ilim ruhumuzdaki potansiyel enerjiye yüklenir.
Yani beyin, durduğu andan itibaren bu transfer sonlanır. Yüklediğimiz kadar bilinçle, berzah alemine geçeriz. ( Dünyadaki hiçbir değer ve kural geçerli olmayacak alem...)
Şimdi dönüp bakmanızı rica ediyorum. Beyninizden transfer edeceğiniz tek şey kapasite, bilgi, idrak ve ilim ise, şuan beyniniz nelerle dolu...
Yaşadığınız hiçbir kötü ve iyi anı sizinle gelmeyecek. Olaylar silinecek.
Tuttuğunuz takım, oy verdiğiniz parti, zevkleriniz, nefretleriniz, kıskançlıklarınız, prensipleriniz, dedikodularınız, neleri sevip neleri sevmediğiniz hiçbir şey sizinle gelmeyecek.
Nasıl ki bebek olarak geldiğinizde bunlar yoktu, ölürken de bunlar olmayacak.
Sadece ve sadece biriktirdiğimiz bilgi ve idrak ile yola devam edeceğiz.
"Nefisini bilen rabbini bilir." denilmişse bize ve nefsimin içinde rabbimin özellikleri giziliyse.
Ne kadar kendini bilip idrak ettiysek işte ölüm ve sonrasına o kadarını götüreceğiz.
Bu dünyada ancak bunu beyin aracığı ile yapacaksam, yaşarken beynimi ne ile doldurduğum çok ve çok önemli oluyor...
Geçenlerde yaptığımız workshopta biraz değinmiştim. Ölüm dediğimiz olay, aslında fiziksel bedene sıkışmış olan bizler için bir kurtuluştur.
Ölüm anı aslına korkulması gereken bir durum değildir. O kadar lezzetli bir durumdur ki , Mevlana için "düğün günü" olarak tarif edilmiş olmasını hatırlatmak isterim.
Bizim ölümden korkmamız tarifini bilmememizden ve ne ile karşılaşacağımızı tahayyül edemememizdendir.
Ölüm aslında en büyük nasihattir insana...
Bu yazımda 3. kez yazıyorum bu cümleyi...
Ölümü ile bize nasihata vesile olup, düşünmemize aracı olduğu için 48 yaşında vefat eden amca kızına sizin nezdinizde Allah'tan Rahmet diliyorum...Sevenlerine sabır diliyorum.
"Şüphesiz biz ondan geldik ona döneceğiz."
Şimdi yazımın başındaki soruları tekrar yazıyorum buraya...
Ölümü beklemek nedir? Hepimiz öleceksek sadece hasta olanların mı, ölümü beklemesi gerek?
Hangimizin ölümü beklenmiyor ki?
Yoksa ölüm mü bizi bekler, biz mi ölümü bekleriz?
Ölüm kurtuluş mudur? Kurtulduğumuz şey sadece bizim fizik bedenimiz midir?
Şimdi her şey daha anlaşır değil mi?
Hepimize bilinç seviyemizi kat kat artırdığımız, bilgi ve idrak bereketiyle dolu bir ömür diliyorum. Sevgiyle kalın...
Hicran ARIKAN / 2021




Cok teşekkür ederim...yüzeyine saglik...
Allah razı olsun canım eline emeğine sağlık