ESNEK OLMAK NE DEMEKTİR?
- hicrAN arıkAN

- 26 Oca 2021
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 27 Oca 2021
Kişisel gelişimcilerin moda sözü haline geldi neredeyse... Esnek olmak...
Sizce ne demek?
Doğru anladığımızdan emin olmak ihtiyacı ile konuyu gündemime almak istedim...
Hadi gelin, biraz jargonda biraz da kültürlerde nasıl karşılık bulmuş, göz atalım.
--Adam çok sabit fikirli, kesinlikle fikri değişmiyor.
--Adam nato kafa nato mermer...
--Resmen at gözlüğü takmış. Gerçekleri göremiyor.
--Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol. ( Mevlana)
-Bir görüşe ve inanca bağlılık ve taraftarlık insanın ruhuna işledi mi, kendi isteğine uygun düşen haberleri işitir işitmez hemen kabul eder. Bu temayül ve taraftarlık, insanın basiret gözünü örter. Tenkit ve tetkikte bulunmasını engeller. ( İbni Haldun )
--Doğruyu gördüğü halde düşüncelerini değiştirmeyenler, cahillikleriyle mutluymuş gibi yaşarlar. (Albert Einstein)
--Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. (Mustafa Kemal Atatürk)
--Sabit fikir sahibini hapseder . ( Nietzsche)
Daha çok var arkadaşlar, bu konudan muzdarip olmuş pek çok düşünürün, siyasetçinin bilim adamının, bilgenin sözlerini sırlayabilirim. O kadar çok sıralarım ki buradan köye yol olur.
Ama hepsinin özünde aynı tema var.
Hatta işi ilerletip, sizi ikna etmek için bir hikaye de anlatayım diyorum.
Fizik sınavına giren öğrenci ile hocası, öğrencinin fizik sınavında verdiği cevap konusunda anlaşmazlığa düşmüşler.
Sınav sorusu nedir? Bizde bir bakalım derseniz...
Buyurun geliyor....
“Bir binanın yüksekliğini, bir barometrenin yardımı ile nasıl bulursunuz?”
Bizim çocuk; “Barometreye bir ip bağlar ve bina çatısından aşağı sarkıtırım, barometrenin yere değdiği noktada ipi ölçerim” demiş.
Çok başarılı bir cevap gibi geliyor dimi?
Ancak öğretmen cevabı beğenmemiş... Bu konu o kadar çok tartışma konusu olmuş ki bilirkişiye bile danışılmış.
Bilirkişi, fizik hocasını haklı çıkarmak için, bizim çocuktan, bu soruyu başka bir cevap ile cevaplamasını istemiş. ( Nasıl olsa başka cevap veremez düşüncesi ile...)
Bizim çocuk ; “Ama bir tek cevap yok ki pek çok yöntem var” demiş.
Bizim çocuğu sahiplendiğimin farkındasınız sanırım :-)
Yani ne yapayım? Düşünsenize çok üstüne gelmişler... Ne diyecek? bende merak ediyorum...
Bilirkişi " Düşünebildiğin kadar cevap ver o zaman demiş." Ama vereceğin cevaptan fizik bildiğini anlayalım...
Bizim çocuk, başlamış ,
1) “Barometreyi çatıdan aşağı bırakırsınız ve bir kronometre ile kaç salisede yere çarptığını ) hesaplayıp x=0.5*a*t^^2 formülü ile yüksekliği bulursunuz”
2) “Güneşli bir günde barometreyi dik tutup gölgesini ölçersiniz ve sonra da binanın gölgesini ölçüp orantıyı barometrenin yüksekliği ile çarparsınız”
3) “Merdivenleri çıkarken duvar boyunca barometrenin yüksekliğini defalarca işaretleyerek çıkar ve işaret sayısı ile barometrenin yüksekliğini çarparsınız”
4) “Küçük bir ipe bağladığınız barometreyi önce yerde sonra da çatıda sallar, ipin uzunluğu ve sallanma periyodları arasındaki farklarla Newton’un g katsayısını hesaplar, iki g katsayısı arasındaki farktan binanın yüksekliğini hesaplayabileceğiniz oranı bulursunuz”
Şimdi neden bizim çocuk dediğimi anlıyorum.
Tebrikler evlat... Bunun sonunda, karşındakilere şöyle okkalı bir ders vermiş olmanı bekliyorum.
Bizim çocuk, verdiği cevapların etkisi ile gülümseyerek demiş ki “Ama bence yapılacak en doğru şey kapıcıya gidip barometreyi hediye edip karşılığında binanın yüksekliğini söylemesini istemekten ibarettir."
"Hep beraber gülmeye başlamışlar. "
Burada bitti mi sizce bu hikaye?
Elbette hayır.
Bilirkişi bu sefer hayranlıkla sormuş bizim çocuğa, ( Bükemediğin bileği öpeceksin modu..)
“ Peki, öğretmeninin senden beklediği cevabı da biliyor musun?”
Bizim çocuk, cevabı yapıştırmış, “Evet, çatıda ve yerde hava basıncını ölçerek aradaki farktan hesaplamamız gerekiyor, yazmamı bekliyordu”
Bilirkişi merakla, “Peki madem istenilen cevabı biliyordun, neden yazmadın? “
Bizim çocuk beklenen cevabı vermiş;
“ÇÜNKÜ DAR KAFALILIKTAN BIKTIM”
Evet bu hikayede mağdur edilen bizim çocuğun mutlu sonla, karşıdakileri neredeyse imha ettiğini okuduk ve "bizim çocuk" karakteri ile kendimizi özdeşleştirdiğimiz için hepimiz mutluyuz...
Ama bazen kendi iç dünyamızda da biz "bilirkişi" olabiliyoruz...
Karşımızdakinin "bizim çocuk" olduğunu fark etmeden geçip gidiyoruz...
Nedir bu sabit fikirden çektiğimiz... Gelmiş geçmiş herkesin muzdarip olduğu günün sonunda da karşısında pes ettirdiği durum.
Hani yumurta içerden kırılırsa hayat başlar, dışardan kırılırsa hayat biter gibi bir şeye benziyor dimi?
Boş verin başkalarını ikna etmeyi, insan kendi kendini bile ikna etmekte hala zorlanıyor.
Yumurta içinde yumurta var mübarek :)
İçerden kırdıkça bakıyorsun, bir yumurta daha var :)
Buraya kadar yazdıklarımı başkalarını ikna etme çalışması için yazmadığımı anladığınızı biliyorum. Zaten bunun boş bir çaba olduğunu tüm gelmiş geçmiş atalar söylemiş.
Ben şimdi başka bir şey söylüyorum.
İnsanın kendini ikna etmesi mümkün müdür?
Kendimizi ikna edemiyorsak, uğraşmayacak mıyız? Hadi başkalarını boş verdik, kendimizi boş veremeyiz dimi?
Ben de, kendim de aynı yumurtanın içindeyken üstelik.
Hicran, dur yoksa hararet yapacak...
Tamam derdimi anlattım...
Birlikte düşünelim.
Soru şu;
Sabit fikirli olmaktan nasıl kurtulurum? başka bir bakış açısına geçmek için kendimde nasıl bir çalışma başlatabilirim?
Standart cevapları gözden geçirelim ilk önce;
1 ) Dikkatinizi dağıtın,
Aynı tarz düşünce döngüsüne girdiğiniz anda fark edin. Döngüden çıkınca yazılımı değiştirmek için bir kapı aralanacak. Sonuçta bilgisayar gibi çalışıyor bu beyin... Biz farklı bir yazılıma geçmek için önce döngüyü kırmamız gerekiyor.
2) Harekete geçme planı yapın,
Bir planınız olsun eski yazılım devreye girmeye başladığında ne yapacağınızı önceden belirleyin. Çünkü eski kökleşmiş düşünce kalıplarının işlemci hızı, yenilerinden daha hızlı.
Özetle elinizi çabuk tutmanız lazım. Atı alan Üsküdar'ı geçmeden acil eylem planı önceden yapılmış olmalı.
4. Düşüncelerinizi sorgulayın
Bunu yaparken bizim çocuğu hatırlayın. Nasıl da kahramanınız olmuştu dimi ?
Sizin de içinizde, gelen soruya onun kadar alternatifleri görme yeteneği olan bir bizim çocuk olsa...
Hemen gitmeseniz bile alternatif yollar üretebildiğinizde, kendinizi onaylayın ve tebrik edin.
Benliğiniz kendini değerli hissetmeye başladığında dopamin salgılayacaktır. İnsan dopamin bağımlısıdır, işin özünde. O kadar uyanıktır ki yine dopamin salgılamak için size alternatifleri buldurmaya kendiliğinden başlatacak.
5. Hayata dair hedeflerinizi gözden geçirin,
Burada dikkat! hedefleri ve hayalleri olmayanları kastetmiyorum. Hedeflerin olması ilk kural zaten.
Ama bazen hedeflerin ve hayallerin son kullanma tarihi geçmiş olabilir.
Hani derler ya "amaç üzümü yemek mi? bağcıyı dövmek mi? "
Geçen sene çok gıcık olduğunuz bağcıyı dövmek istemiş olabilirsiniz...
Ama bu sene bağın yeni kiracısı var, yeni bağcı çok güzel çalışıyor. Ve sizden verimi artırmak için bağa gübre almak istiyor.
7. Davranışlarınızın, düşünce sisteminizin hedefleriniz ile uyumlu olup olmadığını sorgulayın. Kendinizi tekrar etmeyin.
Ruminasyon diye bir kelime var arkadaşlar, geviş getiren hayvanlarda sindirim sistemine dahil bir işleyiş. Yani arkadaşlar o hayvanlar ruminasyon yapmak zorunda.
Ama birde 'düşüncelerin, tekrarlayıcı bir şekilde zihinde dönüp durması' var. Aman buna dikkat!
6. Meditasyon yapın,
Eğer beyniniz ruminasyona başladıysa meditasyon yapın.
Hem duygusal hem de zihinsel açıdan sakinleşme için çok faydalıdır. Burada nefes en büyük yardımcınızdır.
7. Basit gündelik işlerde, ana dönün,
Basit işler yaparken dalıp gideriz.
Hatta benim anneannem örgü örerken ellerinde şişler, gözleri ufka bakıp nerelere giderdi...
Gözlerini hiç kırpmadan saatlerce öyle durduğunu hatırlarım.
Bizde yapıyoruz dimi?
Dalıp gidiyoruz... O anda hipnoz olduğunuzu söylesem. Ne dersiniz ?
Herhangi bir düşünce trenine bindiğinizi anlarsanız, hemen inin, nerede ve günün hangi saatinde olduğunuzu, çevrenizde kimlerin olduğunu ve sırtınızın, belinizin, kollarınızın, çenenizin nasıl hissettiği ile ilgilenin. Beden duyumlarına dikkat vermek aklınızın tuzaklarına kapılıp gitmeyi engeller. Yaptığınız işe odaklanın ve onları izleyin.
8. Başka bakış açılarını yargılamadan okuyun, dinleyin veya gözlemleyin...
Konu ile ilgili birileri ile konuşun kitap okuyun bilgi toplayın. Sonuçta farklı bir sonuç çıkarmak için öncelikli olarak zihin bilgisayarınıza daha fazla parametre vermelisiniz.
Bizim çocuk, o kadar fazla sonuç çıkarmak için önce veri girişi yapmış olmalı dimi? ( Barometre nedir? ne işe yarar? nasıl çalışır? basınç farkının yükseklikle bir ilişkisi var mıdır? Maşallah bilgi sahibi :)
Eğer sizin bilgisayardan hep aynı sonuç çıkıyorsa, sonuç için gerekli bilgiler yeterli değil demektir.
İşte size bu konuya dair 8 tane standart bakış açısını gösterdim.
Bir tane de bonus yazıyorum buraya...
9. Esnek malzeme seçimine geçin,
Mühendislikte en önemli konudur. MALZEME seçimi. Bir şey üretileceği zaman hizmet edeceği iş ne ise, ona uygun malzeme seçilmemişse proje yarıda kalır.
Kabaca şöyle diyeyim, arabanın motorunu plastik malzemeden yaparsak da çalışır ama ne kadar ömrü olur süz düşünün...
Hayatı da mühendislik gibi düşünmek, bana melez (hibrit) düşünce yapısını, yaşamın her alanına yerleştirmemi sağlamıştır.
Pek çok konuşmamda ve yazımda da bu düşünce tarzının insanın hızlı anlamasına hizmet ettiğini özellikle söylüyorum.
Konuya dönecek olursak,
Kısa ve uzun vadeli pek çok hedefimiz arasında orta vadeli hedeflerimiz( hayallerimiz) de olmalıdır biliyorsunuz.
Hedeflere ulaşmak için hedef ile sizin aranıza, gergin bir halattan veya esnek bir yaydan hat çektiğinizi hayal edin...

Bu hat sizi amacınızdan saptırmadan, ulaştırması için belirlediğiniz stratejik yol haritanız gibidir aslında...
İşte bu yolda, bazen sizi amacınızdan saptıracak durumlar olabilir. Her şey istediğiniz gibi gitmeyebilir. Eğer esnek malzemeyi seçerseniz bu saptırma anlarında hedefiniz değişmez, ama malzeme gerginse, esneme toleransı düşük olduğu için kopup tamamen hedefin belirsizleşmesi söz konusu olabilir.
Peki nedir sizi hedeften saptıracak konular? Evet, sinirlendiğiniz her şey... Bazen olay, kişi, zamansız bir talep veya düşünce tarzı, tavır yani size uymayan her şey sizi sinirlendirebilir. Ama sinirlendiğiniz her ne ise amacınızdan saptırmasına izin vermeyin ve bu anlarda biraz esnek olun... Göreceksiniz esnek olmak enerjinizi öfkeye harcamanızı engelleyecek. Esnek olmak sizi sonuca daha hızlı ve yıpratmadan götürecek...
Doğru veri girişi, doğru malzeme seçimi yapıldıktan sonra insanın doğru yapamayacağı hiçbir seçim yoktur sevgili arkadaşlar...
Benimle buraya kadar, geldiğiniz için yine zatıalinize müteşekkirim efendim...
Gittiğiniz her yere koşulsuz sevgiyi götürün.
Görüşmek üzere.




Yuzde yuz katılıyorum 🤗🤗🤗
Hayatı ve insanları 4K netliginde goremiyorsak, yani parazitli ve bulanık goruyorsak, bunun ancak tek bir anlamı vardır. O da, çatıdaki antenimizin ayarları düzgün değildir. Yanlış istikamete bakıyordur. İnce ayarının yapılması gerekiyordur. Aksi takdirde, gözüntumuz fludur.
Bu durumda, olanı değil, görmek istediğimızı görürüz ki, bu da arzuladigimiz sonuçları elde etmemize yardımcı olamaz.