top of page

Anne Baba Arasında Kalan Yetişkin Çocuklar

Evet sevgili dostlarım ,sizlerle buluşmayalı yine baya zaman olmuş .Klavyem yine benden önce gidiyor. Hepinizi ayrı ayrı selamla, saygıyla ve hasretle selamlıyorum...


Bugün müthiş bir konudan bahsedeceğiz. Belki de öyle bir konu ki, eğer bakış açınızı değiştirebilirseniz çok ciddi açılımlar yaşatacağına emin olduğum bir konu...

Şu anda benim okur kitlemi düşünürsem büyük bir çoğunluğu evli ve çocuk sahibi genç ve orta yaşlılardan oluşuyor.


Bir kısım ise genç ve henüz evlenmemiş üniversite eğitimi çağında....

Aslında bu hedef kitleye uygun, dediğim gibi şahane bir konum var...


Bu konu sayesinde, hem farkında olmadan taşıdığınız geçmişin yüklerinden kurtulacak, belki de, anda size gelen imtihanları fark edeceksiniz.

Peşin peşin söyleyeyim konuyu ebetteki kuantum yaşam felsefesi çerçevesinde işleyeceğim. :-)


Hadi bakalım başlıyoruz...




Yazımın içinde mutlaka ve mutlaka kendinizden birer parça bulacağınızı tahmin ediyorum. Çünkü başlıktaki konu Türkiye'deki ailelerin çoğunda, epigenetik bir miras gibi, pek çok kişide belli oranlarda olan bir tekamül farkındalığı...


Umarım bu yazdan sonra çoğumuz fark edip, idrak edeceğiz.


Pek çok psikolojik metinde anne baba arasında kalan çocuklardan bahseder ama, çok az kişi büyümüş kocaman kadın, kocaman adam olmuş insanların anne baba arasında kalmaya halen devam ettiğini ve aslında düğümün de buradan çözüleceğini söylemez.

Yıllarca anne baba arasında ayrı ayrı kalmış bu insanlar evlendiğinde, ilahi sistemin düğümü çözsün diye sunduğu imtihanları fark etmeyip, kendi evladını da aynı duruma, hiç istemeyerek düşürdüğünü görmeden, eşi ile anlaşmazlığa düşer...

Aslında sadece düşüncedeki bir değişiklik, bakın nasıl da çorap söküğü gibi, bizi bu konudan özgünleştirecek ve pek tabi imtihanı ortadan kaldıracak...


Şimdi hızlı hızlı konuya gireyim. Sizi yeterince meraklandırdığımı düşünüyorum.


Anne baba arasında kalan yetişkin çocuklar dedim başlıkta dikkat edin. Anne baba arasında kalan yetişkinler demedim.


Rahmeti Doğan Cüceloğlunun " Yetişkin Çocuklar" isimli değerli eserine atıf yaparak başlayalım.Bu vesileyle onu da tekrar rahmetle anmış olalım.


Neydi yetişkin çocuklar? 7 bilemedin 9 yaşına kadar çevresindeki her veriyi doldurulan bilinçaltı ile 30-40 -50-60-70 ... yaşlarına kadar sorgulamadan yaşayıp, karar almaya çalışan yetişkin bedenli çocuk akıllı, insansı varlıklar diyebiliriz bence...


Şimdi bilinçaltı konusuna girmeden ( o konuya girersem yazının amacına dönmem zor olur...) bu kadar bilgi ile ilerleyelim...


Efendim, çocukluğunda anne babası arasında kalmış , büyüdüğünde de bu etkiden sıyrılamamış olanlar için yazımız.


Bahsettiğimiz etki %100 olanlara da var, sadece bir kaç konuda olanlar var veya sadece bir konuda olabilir.

Ama sonuçta hala devam eden bir etki ve kişinin ruhunun özgürleşmesini engelleyen bir etki.

Şimdi, önce bunu fark etmeye niyet ederek başlayalım...


Çocukken anne ve babanızdan birisinin tarafına daha yakındınız belki de... Yakın olduğunuz tarafın bakış açısının gözlükleri ile diğer ebeveyninize baktığınız için onu anne veya babanız gibi değil, tarafını tuttuğunuz ebeveyninizin düşüncelerine göre uzun süre yargılamış olabilirsiniz.


Şimdi burada biraz duralım ve konuya dikey bir dalış yapalım...

Annesi tarafından yıllarca babasının eleştirilerini duyan veya yıllarca babası tarafından annesi eleştirilen bir çocuk olarak büyümüş olabilirsiniz.


O yaşlarda bunun ayrımını yapabilecek yeterlilikte olmadığınız için, muhtemelen size yakın olan ebeveyniniz tarafından babanızı veya annenizi tam tanımadan, bedenen yanınızda olmasına rağmen ruhen uzak büyüdünüz.


Yani annesiz veya babasız bir çocuk gibi, onlar hayattayken bir kanadınız kırıldı, ya yetim yada öksüz kaldınız ve belki de bunun acısını anlamadan yaşadınız...


Şimdi, bu farkındalıktan sonra, kendi ellerimizle evlatlarımızı belki öksüz belki yetim yapan biz olabilir miyiz? diye, arada durup sizde bir bakın derim...


Yaş ilerledi tabi, ergenliğe adım attınız... Kişiliğinizi bulmaya çalıştığınız dönemlerde, size yakın olan ebeveyne de zamanla ihtiyacınız azaldı...


Bu durumda kişiliğinizde oluşan duygusal şemalarınızla beraber iki olasılık var.


  1. Olasılık:

Yakın olduğunuz ebeveyn ile yakınlığınız gün gün azalmaya başlıyor... Yıllarca onun gözlüğünüzden baktığınız belki de yargıladığınız ebeveyninizle tanışıyor yakınlaşıyor gibi oldunuz.

Aslında o hiç de öyle biri değilmiş demeye başlamış olabilirsiniz.


Özlemini çektiğiniz ebeveyninizi yıllar sonra bulmuş gibi yeni bir ilişki başlayabilir.


Ama burada gizli şeker gibi duran bir epigenetik mirası almaya başladınız...


Şimdi de, yıllarca sizi diğer ebeveyninize karşı kışkırtan ebeveyninizi, eleştirmeye başladınız çünkü sadece gözlükleri değiştirdiniz... Bununla birlikte, içinizde ona karşı bir öfke çoktan kök salmaya başladı...


Bu arada şuna dikkat çekmek isterim ki, bu senaryoda, evladını diğer ebeveyne karşı kışkırtan taraf, şimdi kaderin mükemmel zamanlaması ile aynı koltuğa oturdu bile...

Maruz bıraktığı duruma kendisi maruz kalmaya başladı...


Ama ben burada sizin durumunuz ile ilgileniyorum...

İçinde bulunduğunuz durumda, duygularınız aynı, sadece roller değişmiş durumda...

Öksüzken yetim, yetimken öksüz oldunuz... Değişen tek şey bu... Öfke, yine bir kor gibi içerde...


Şimdi 2 . Olasılığa geçelim ;


Kişiliğiniz geliştikçe, kimseye ihtiyacınız olmadığını düşünüyorsunuz.

Bir ebeveyninizle aranız zaten çok iyi değil. Diğer ebeveyninize de olan bağımlılığınız azaldı... Artık kimseye ihtiyacınız yok ...

Siz onların arasında kalmaktan bıktınız ve bir karar aldınız...

Ne halleri varsa görsünler...

Şimdi bu sonuçta, her ikisinden de eşit mesafede uzaksınız... Kimseye eyvallahınız yok...


Bu senaryoda da da dikkat çekmek isterim ki , evladını diğer ebeveyne karşı kışkırtan taraf sonuçta yine aynı koltuğa oturmaya mahkum olmuştur.

Küçük yaşlarda kendi bakış açısını zorla dikte ettiği küçük çocuk şimdi, bırak aynı bakış açısını veya diğer bakış açısını, Bakmıyor bile...


1.olasılığa geri dönecek olursak....

Hayatın diğer ebeveynin tarafından daha güzel göründüğünü sanıyor...Bu psikolojideki balayı etkisinden başka bir şey değil...


Yıllarca kandırılmış hissi ile içerdeki öfke, sinsice tutuşmaya devam ediyor.


Bu olasılığı, kuantum alanda yaşayan bir kişi, yetişkin olduğunda fark etmemeye devam ettiği sürece bir kısır döngü labirentine girmiş demektir ...


Evlenmiş, aileden ayrılmış olsa bile, her İki ebeveyn arasında kalmaya devam etmektedir.

Şimdi yeni müttefiki ile diğer ebeveynini yargılıyor... Bir yandan da eski müttefikine olan vefası sızıntı halinde hala devam ediyor...


Yaş ilerledi, ergenlik hormonları dengeye geldi ama iki ebeveyn arasında, şimdi bir voleybol topu gibi ömür sürüyor...

Bir tarafta annen şöyle böyle... bir tarafta baban şöyle böyle...

İnsanın bu hayatta en büyük yükü herhalde, kendi anne veya babasının gıybetini yapmak zorunda kaldığı zamanlar olabilir.


Hani yetişkin çocuk dedik ya ... İşte bunu neden dediğimi bir daha düşünün...


Çocukken anne babamız mutlu olsun, onlar ayrılmasın onları hep mutlu görelim isteriz...

bu çok tabii bir istektir.


Ancak bu istek kontrolden çıkıp, onların her tartışmasında kendi üstümüze alma ile farkında olmadan ağır bir sorumluğu da dönüşebilir...


Zamanla her iki ebeveyn de çocuklar üzerinden ilişkilerini yürütmenin rahatlığını tadar...


Anne ve babanızın arasına girip, her düzelttiğinizde, sırtınıza daha fazla bir yük alırsınız.

Bu durum öyle bir yüke dönüşür ki, anne babanıza anne baba olmaya başlarsınız...


İşte aranızdan, böyle bir rolü üzerine aldığını fark eden sevgili okurum, sana sesleniyorum...


Ne yaparsan yap asla senin çabalarınla o ilişki dengeye gelmeyecek...Gelmeyecek ki sen fark edip tekamül edeceksin. Özgürleşeceksin.


Sen tıpkı lastikli çarşaf gibi ilişkinin neresinden çekersen, aksi taraftan yeniden çıkacak...

Şimdi tek yapman gereken, o çarşafları senin değiştirmen gerekmediğini anlamak.

Çünkü o yatak senin değil...


Hayattaki imtihanlar epigenetik aktarımla kendi evlatlarımıza da kalır... Sen tüm bunları yaşarken kendi ilişkinde de aynı döngüde olduğunu görebilmeni istiyorum...


Belki de evladın şu anda tıpkı senin çocukken yaşadıklarını yaşıyor olabilir, içinizdeki fırtınalar aynı ve sen gözünün önünde bunu fark edemiyor olabilirsin...


Bunu fark ettiğin anda, ve sadece doğru seçimi yaparak, sahnenin bir anda değiştiğini görebilirsin.

Artık pozitif bir aktarımla senden sonraki tüm nesillerin vesilesi, hatta kendinden önceki atalarının da hayr'ına hizmet etmiş alacaksın...


Peki buradaki imtihanın amacı ne olabilir? Sadece karışmamak mı?

Asl olan nefsani terbiye ise benim yardım etmeye çalışmam, nasıl bir nefsani terbiye olabilir ki? Benim amacım anne babama yardım etmek...


Sevgili kardeşim, burada biraz daha derin düşünmelisin...

Anne ve babanın arasını yaparken hangi karlılığı elde ediyorsun?


İnsanlar çocukken 0-7 yaş arasında olumsuz işlevsiz duygusal şemalar ile bilinçaltlarına belli kodlamalar yaparlar.


Bunlar böyle bir durumda, kendini feda , terk edilme , onay arayıcılık, haklılık ,duygusal yoksunluk, kusurluk, tecrit edilme/sosyal izolasyon, bağımlılık, yetersizlik ,dayanıksızlık, gelişmemiş benlik ,başarısızlık, boyun eğicilik, duyguları bastırma/ aşırı sorumluluk ,cezalandırıcılık olarak ortaya çıkabilir. ( kişisel dönüşüm kampıma katılan okurlarım bilirler uzun uzun incelemiştik bu şemaları dönüştürmüştük...)


İşte bu kodlamaların bir veya bir kaçının pençesinde olan insan, bir türlü doğru seçeneği gözlemlemeyebilir.


Sizi aynı labirentte tutan, bu işlevsizi olumsuz bilinçaltı yazılımlarını, dönüştürmek zannedildiği kadar zor değildir aslında...Sadece bakış açsını değiştirmek kadar kolaydır...


Ama insanın önce niyeti ile yüzleşmesi gerekir.


Anne bananın arasını sen düzeltince ne elde edeceksin? Sorusu , belki de düğümü çözebilir..

  • Belki de ailedeki kurtarıcı rolü hoşuna gidiyordur.

  • Belki hala ailene bağımlısındır.

  • Belki hak dağıtarak, haklı çıkmak istiyorsundur.

  • Belki duygularını ifade edemediğin ebeveyn tarafına bu yolla mesaj gönderiyorsundur.

  • Belki bir tarafı cezalandırma fırsatı elde ediyorsundur.

  • Belki sadece itiraz edemediğin için boyun eğiyorsundur.


Daha pek çok neden olabilir ama sen negatif yazılımlardan özgürleşmediğin sürece, ruhsal bir olgunlaşma sürecini başlatamazsın.


Bu süreç nefsin, işlevsiz yazılımlardan arınmasıdır... ve amaç, özgür, tam ve bütün bir insan olmaktır.


Peki hocam, bunu fark ettik de nasıl söyleyeceğiz... Bizden yardım bekleyen, gözümüzün önünde negatif giden bir ilişkide, üstelik anne babamızken , beni ilgilendirmez mi diyeceğiz? Buna nasıl kayıtsız kalacağız?.. Bu o kadar kolay değil...


Evet kolay değil biliyorum... kaş yaparken göz çıkarma ihtimalimiz var...

Ama inanın hipnotik konuşma sanatı eğitimi adını verdiğim, temeli NLP ye dayanan, etkin bir iletişim sitili var...İşte bu, tam da verdiğiniz kararları uygulamada, çizdiğiniz sınırlarınızı nazikçe, kolaylıkla belli etmede oldukça etkin ve güçlü bir araç oluyor.


Aslında onlara yardım eli diye uzattığınız her müdahale, onların da tekamülünü olumsuz etkiliyor ve perde arkasında onlara yardım değil, kötülük yapıyor olabiliyorsunuz... Kim bunu ister ki?... Hele bildikten sonra...


Buradaki haleti ruhiye, yalnız olmadığımızı yaratıcının hepimizin yaratıcısı olduğunu bilmek , ve bizim gücümüzün yetmediği ve herkesin seçimlerinde özgür olduğu bir alanda kimsenin kimseye yardım edemeyeceğini bilme hali olmalıdır.


Karşınızdaki kişiler anne babanız bile olsa, herkes kendi seçimlerinden sorumludur. Farkı bireyler olduğunuzu onların yaşadığı hiçbir şeyden sorumlu olmadığınızı fark etme zamanı gelmiş olabilir.


Ve sevgili dostlarım nasıl nehirler denize doğru akarsa, sizde anne babanızdan sonraki nesil olduğunuz için nehri tersine akıtmaya çalışmayın. Bunu asla başaramazsınız...

Her nesil kendinden sonraki nesle bilgi ve bilinç aktarır...

Onların anne babası rolü olmak yerine, onlara merhamet çerçevesinden bakıp kendimizden sonraki nesle, evlatlarınıza ve kendi ilişkinize yoğunlaşmak galiba tek ve doğru seçeneğimiz.

Gelelim 2 olasılığa... Önce bir hatırlayalım...


2 . Olasılık; kişiliğiniz geliştikçe, kimseye ihtiyacınız olmadığını düşünüyorsunuz. Bir ebeveyninizle aranız zaten çok iyi değil. Diğer ebeveyninize de olan bağımlılığınız azaldı... Artık kimseye ihtiyacınız yok... Siz onların arasında kalmaktan bıktınız ve bir karar aldınız... Ne halleri varsa görsünler... Şimdi bu sonuçta, her ikisinden de eşit mesafede uzaksınız... Kimseye eyvallahınız yok...


Bu olasılıkta neler var?... Her iki ebeveyne de eyvallah edilmediği için onlardan uzaklaşma ve kaçma hali mevcut...

Madem ki ruh tekamül etmeye gelmiş, bunu kendisi akıl etmezse, kişinin konfor alanından çıkmasına sistemsel bir zorlama mutlaka gelecektir.

O halde kendi evladı ile sınanma ve kendi eşi ile sınanma durumu yaklaşabilir...


Bu olasılığın içine de derinlemesine girecek olursak ...

Kendi ebeveynlerini yargılayan ve onları eleştirel yaklaşımda bulunan kişi , kuvvetle muhtemel kendi evladından da aynı muameleyi göreceği davranışlar sergilemeye başlar.


Kişi erkek ise babası gibi, kadın ise annesi gibi davranış göstermeye başlar...Başlar ama insan kendine o kadar kördür ki, tıpkı yıllarca eleştirdiği ebeveynleri gibi davrandığını göremez.

Ve kuantum sistem öyle bir düzenli çalışır ki, çocukluğunda anne babasından herhangi birini veya ikisini kınamış, yargılamış bir eş ile kendi seçiminizle evlenirsiniz ki fark edersiniz...Yaralar aynı kaderler dolanıktır...


Yani aynı olaydan herkes kendi payına düşeni alacaktır ve sahne buna göre kurgulanmıştır.



Burada eşlerden biri uyandığında enerji değişir ve hayr a vesile olmak da işte tam olarak budur...


Etrafımızdaki herkes ile dolanık olduğunuzu, kimsenin kimseyi eleştirecek halinin olmadığını, bu düğümü çözme potansiyelinin herkesin içinde olduğunu defaatle söylemek isterim.


İşte sizin ruhunuzun, yalnız kalmaktan korkmadan, onay alamama endişesine kapılmadan, yargılamanın cazibesine kapılmadan, her şeye gücümüzün yetmeyeceğini kabul ederek, kimseyi bir seçime zorlamadan, kendi düşüncelerimizi dikte etmeden, haklı çıkmanın peşine düşmek yerine içindeki Hak'kı arama haline geçmesi anında, içinde bulunduğunuz matriksde bir üst versiyon sahnesine geçeceğini neşe ile haber vermek isterim...

Ve arkadaşlar tek çıkış yolu da ancak budur... Diğer her şey, sadece zihin uyuşturmak ve zaman kaybetmekten başka bir şey değildir.


Ve size sözlerimi bitirirken, insan olmanın sırrını söylemek isterim...


İns kelime anlamı "Yakın" dır.


İns-an : İşte "an-ı yakaladığında" , "an-da olduğunda" kainata ve her şeye dolayısı ile Allah’a en yakın olan varlık "insan" olursun...


Bu nedenle, bu hayatta doğru seçimler için geçmiş ve geleceğin rehberliğini alabilen, sonrada anda karar alabilen ve sadece niyet edebilen, cüzzi iradeli varlıklar olduğumuzu idrak etmekten başka bir sorumluluğumuz yok...


Bırakın kendinizi en "yakın" olan yaratıcınıza, bakın ona yaklaştıkça hayattaki düğümler nasıl da bir bir çözülür...

Acizliğime bu kadar sevindiğim bir an olmamıştı ... Çok şükür aciz kullarız...

Zaten insan, en güvendiğine bu kadar yakınken, hiçbir şeyden korkmaz ve şüphelenmez ki...


Sevgi ve muhabbetlerimle..


Hicran ARIKAN

Eylül 2021













bottom of page